Radyoaktivist

14.12.08

Hipokondriyak

söylemlerimizin arasında büyük boşluklar uzanıyor, kesintisiz konuşma artık kesinlikle vazgeçtiğimiz bir şey; ama bazen bazı hızlı imge zincirlerinin keyfini sunuyoruz kendimize, bizi yeniden suç ortağı kılan bir anıştırmanın keyfini. “keyif” diyorum, çünkü hiç kuşkusuz acılarımızı, birbirinden nedenli farklı olursa olsun, ikimiz de biliyoruz. sonra bu keyfin ardından, paylaşmaya gücümüzün yetmediği daha derin, ayrı bir burukluk geliyor.
………………………….
………………………….
beni bu kadına bağlayan, yaşamımın bütünündeki yavaşlık, uyuşukluk, anlam yoksunluğu yaşamayı başardığım ustaca tasarlanmış tüm yenilgiler arasında belki de bu, onca yılın tarihi, başarıyor kusursuzluğu. alaysaması, sezdirmeleri, aşırı belirlemeleri ve anıştırmalarıyla kusursuzluğu. benim yenilgi dediğim şey, yaşamımın tastamam damgasını taşısaydı nasıl olurdu? aşkın bittiğini, onunla ilişkimizin kalmadığını biliyorum, ama aynı zamanda, ne tuhaf, aşkın acısının, hiçbir zaman sonu olmadığını biliyorum. kıskançlığın aşktan daha uzun ömürlü olduğu söylenir, ama ben acının kıskançlıktan daha uzun ömürlü olduğundan hiç kuşku duymuyorum. bağ dediğim şeyin gün gün kuruyarak durmadan uzayan suskunluklarda kendini tüketip tüketmediğini, ya da artık başka hiçbir şeyin meydana gelemeyeceği bir yerin etrafına bir çember çizerek bir hem varolma hem de varolmama biçimi oluşturmayı başarıp başarmadığını biliyorum. kehribarın içine hapsolmuş böcekler gibiyiz ikimiz de, ama öyle ya da böyle ölü değiliz, hatta bir şey, yaşayanların yaşam dedikleri şeyle bir ilişki kurmamızı engellese bile.
………………………….
………………………….
beni o kadına bağlayan şey, reddediş; açık seçik ve bütüncül bir reddediş değil bu, sakınımlı, ölçülüp biçilmiş, sağduyulu, hatta kesik kesik, bazen de ara ara görülen bir reddediş; iki anlama çekilebilecek ilişkilerden sözedildiği gibi, iki anlama çekilebilecek mesafe koymalardan da söz edilebilir ama bana acı çektiren, aynı zamanda tadına vardığım bu reddediş, daha bağlayıcı; çünkü, eğer açık seçik anladımsa, benim onun yaşamının içinde kaçamak yaşamak zorunda olduğum vazgeçilmez bir varoluşa dayanıyor. şöyle diyelim; ben vazgeçilmezim,tam da böyle olduğum için kabul edilmezim;bu nedenle, onun beni kabul etmeyiş biçimi, herhangi bir vurgulayıcı “evet”ten çok daha onarılmaz bir kabul edişe dayanıyor. onun yaşamının kapsamına giriyorum, ama yaşamsal olmayan bir alanda, bu da benim geometrik olma tutkumu yatıştırıyor.
………………………..
………………………..
beni o erkeğe bağlayan, onun dayanaksız değil, ama anlamsız varlığının benim için vazgeçilmez olduğu inancı;; gerçekten de onun vazgeçilmez olduğunu söylemeliyim; ama aslında günlük yaşantımdaki benim için değil, her zaman yadsımaktan çok daha hesaplı kitaplı bir biçimde savsakladığım bir varsayım için vazgeçilmez; kendim için ustaca oluşturduğum bu tasarıya hiçbir zaman “hayır” demediğim için, ruhumun avlusunda yalnızca varsayımım için başlı başına hem vazgeçilmez, hem de sürekli yadsınan bir varsayım için vazgeçilmez olan bir varlığa ev sahipliği ediyorum; ikiyüzlülüğüm, bu erkek için vazgeçilmez bir yer yaratıyor, ama aynı zamanda, benim bir bütün olarak erişilmez olmamı da belirliyor; böyle bir durumun ince işkencesinin, benim ikiyüzlülüğümden hem kabul edilmenin, hem de reddedilmenin karanlık hazzını derleyen bir erkek için son derece çekici olduğunun ayrımındayım.
………………………...
………………………...

1 yorum: