Radyoaktivist

26.2.10

Hayallerin İçinde

Seni gördüm yine tüm gerçekliğinle, herkese inat gerçektin, inanmıştım, dokunmuştum ve o gülüşünü derinden hissetmiştim. Belki de biliyorum, gerçek değil bir rüya ya da sadece kafam da kurguladığım bir düşsel oyundu ama ben seni hissedebiliyor ve yaşayabiliyordum. Hatta oturmuş tavla oynuyorduk, her zaman ki sen bana yine gülümsüyordun. Ama bir türlü bitmiyordu bu oyun, belki de öylece kalmak istiyorduk ya da oyunun bitmemesinin sebepleri, atacak bir zarımızın bile olmayışıydı. Hayatta ne zaman söz hakkı almaya kalksak birileri bizim ağzımızı kapatmadı mı? İşte sanki bu oyun bitince sen yokolacaktın ve bende zarlarımızı saklamıştım. Gözlerine bakmak kadar güzeli ve neşelisi yoktu, bugün bunu hissettim. Oturdum eteğinin dibine, bir kedi misali seni süzdüm, gözlerinde yeniden hayat buldum belki de her gün olduğu gibi bugün de kendimi öldürdüm.

Sana olan tutkumla her gün ölüyorum ve sana olan aşkımla her gün yeniden doğuyorum. Ne garip değil mi? Ne seninle olabiliyorum ne de sensiz zamanı mı? geçirebiliyorum. Üzerinden seneler geçse de halen daha seni seviyorum. Hayallerimle mutluyum belki de hayallerimle ölmüşümdür, kim bilir sevgilim.

4.2.10

Saygılarımla

Her kişinin kendine has bir dünyası vardır. O dünyada yaşantısı boyunca kendini tanımlama ihtiyacıyla bir arayış içerisinde bulunur. Adını bulma, kendini görme, kendini kabul etme uğraşı verir. Uğraşısı zahmetlidir. Kimi zaman; Kendine düşman kesilir. Kendinden tiksinir. Kendini aldatır. Kendini kaybeder. Kendinden bıkar. Kendini bulur. Kendiyle hesaplaşır. Kendini ödüllendirir. Kendini değiştirir. Kendini geliştirir. Kendini yetiştirir. Kendine değer katar. Kimi zaman; Nitelik arar. Nicelik arar. Kemiyete bakar. Keyfiyeti yaşar. Arayışını arar. Kaybedişinden kazanış yaşar. Kazanışının zevkine erer. Ölüşünde diriliş bulur. Diriliğinde bitkisellikten kurtulur. İNSAN BU! Bilinmezlikte kendine yeni bir liman arayışını sürdürmeye devam eder. Bütün dert 'kendini gerçekleştirmek'tir aslında. Kendi gerçekliğinde yaşadığı yanılsamalardan farklılık oluşturma gayretindedir. Farklılıklarla olumsuzluklara direniş yaşamaktadır. İçini karartan anlayışlardan kurtulma sevdasını taşımaktadır. Meçhule giden yolculuğunun durma noktasına gelmesinden rahatsızdır. Rahatsızlığını giderme uğraşındadır. Hayatını kaybetmeme arzusundadır. 'Yitik değerleri' oluşmasın sevdasındadır, günümüzün 'gelişim mimarları'. 'Dinamik değerleri' yeniden kuşanma ve hazmetme derdini taşımaktadırlar. 'Öze dönüş' adını verdikleri bir derinlik kuşanışıdır aslında olan biten. 'Aslını arayan insan', varoluşundan beri bu arayışında kararlıdır. Kendini bildiğinden beri kendini bulmak ve anlamak istemektedir. Bütün bunlarda insanın durumu kanserli hastanın haline benzer. Kullanılması rahatlık ve sağlık verecek bir ürüne ulaşıp kullanır, sağlık ve afiyete kavuşur, ağrıları diner ya da ürüne ulaşma gayreti olmaz ve ağrılarından kurtulma şansını kendine tanımaz. Tıpkı Konfüçyüs'ün sözünde olduğu gibi durum tercihi yapar: "Büyük ve üstün insan kendi kendini bulmaya çalışır. Küçük insan ise başkalarını aramaya çalışır." Bu iyi midir? Yahut gerekli midir? İyi ve gerekli ise insan neden idealini sorgulamamaktadır? Sorguladığında sonuçları değecek midir? Sonuçlar katlanmaya değerse, insanlar neden yavaş kalmaktadırlar. Büyük ve üstün insan, daima memnun ve rahatlığı yaşamakta, küçük bir insan ise daima üzüntü ve telaş içerisinde olmaktan kurtulamamaktadır. Büyük ve üstün insan, dünyada bir şeye karşın ne düşkünlük gösterir, ne de onu küçümser. O, doğru olan şeyi takip eder. İç yapının derinliğine yapılan yolculuklar, kişinin 'hayat dinamikleri'ne rehberlik edecektir. Hayat dinamikleri de kişinin olmazsa olmazlarından olan hareket ve yaşam mekanizmasıdır. Kişi bunu ya değerlendirir, ya da değerlendiremez. Hayata ince ayar çekebilenlerle güzel kılınmış nitelikli yaşamların sayısının her yönüyle artması, hayata derin bir zenginlik katacaktır. Derin bakışla duru yaşamlar dilerim